Posted by uçan adam Posted on 12:55 | No comments

ORTA DOĞUNUN İNCİSİ: KATAR




Gezimanya’nın daveti üzerine Katar Turizm Çalıştayı’na katıldım. Yaklaşık 25-30 kişilik bir grupla Taksim’deki Titanic Otel’de bir araya geldik.  Gezginler, bloggerlar ve turizm sektöründe çalışan arkadaşlarla Katar destinasyonu üzerine konuştuk.  Bir yandan bloggerları ve gezginlerin Katar deneyimlerini dinlerken diğer yandan yöresel lezzetlerini test ettik. Felafel, Tabule, humus gibi değişik lezzetlerini tattık. Sunumlar ve interaktif sohbetler eşliğinde Katar'ın Türkiye'de tanıtımı nasıl daha verimli hale getirilebilir avantaj ve dezavantajları nelerdir bunlar üzerine konuştuk. 

Evvela şunu belirteyim bu etkinlikten sonra ölmeden önce yapılacaklar listeme bir madde daha koydum;
- Çölde bir gece (ya da bir kaç gece) çadır kurup yıldızları pozlamak ve gecenin muhteşemliğini yerdeki çöl kumlarına dokunarak hissetmek…

Orta Asya bozkırlarında kurtların uluması eşliğinde çadırlarda geçirdiğim geceler benim için muhteşem birer deneyimdi. Aynı şekilde çölde geçireceğim gecelerin heyecanı şimdiden beni sardı. Öncesinde hiç bu kadar çöle karşı merak ve arzu duyacağımı düşünmezdim. Daha da ilginci çölün hemen bitiminde masmavi denizlerde yüzebilme fırsatı en ilgi çekici noktalardan biri. İki hatta üç eşsiz deneyimi aynı anda sunan bir lokasyon; Düşünsenize deniz kenarındaki çöl kumlaro üzerine çadırınızı kurdunuz ve denizde gün batımı ve çölde gün batımını aynı anda izleyip gece yıldız pozlaması yapıp sabah serinliğinde çadırınızdan çıkıp denize girebilirsiniz. Ayrıca çölde safari, treking, ve ralli gibi etkinlikleri de değerlendirebilirsiniz.
Yine en ilgi çekici lokasyonlardan biri Banana Island… Maldivler'in muadili denecek güzellikte bir yer. Türkiye'ye de sadece 4 saat uçak mesafesinde olması ise büyük avantaj. En az bir gece geçirilmesini tavsiye ediyorlar.








Her gidenin mutlaka bahsettiği Souq Waqif… Sanırım bizdeki Mısır Çarşısıyla kıyaslanabilir. Gerçi Souq Waqif’da etkinlikler, gösteriler de oluyor anladığım kadarıyla. Ama Orta doğu kültürünü yansıtan bir çok detayı burada bulmak mümkünmüş. 


Ben her gittiğim ülkede müzeleri mutlaka gezerim. Hatta her şehrin müzesini gezmeye çalışırım. Üzerinde gezindiğim toprakların yüzlerce binlerce yıllık tarihlerini bilmek hissetmek isterim. Katar’da da mutlaka gidilmesi tavsiye edilen İslem Eserleri Müzesi… Bütün islam kültürlerinden örnekler taşıyan çok zengin içerikli bir müze… Sürekli değişen özel sergi programlarıyla ziyaretçilerin ilgisini taze tutuyor.


Bir de inci olayı var. Katar için incinin ana vatanı diyorlar. Tarih boyunca inci çıkarma, üretme ve pazarlama merkezi olmuş. Merak ettim doğrusu Katar’ın denizlerinde inci oluşmasını sağlana ya da bu kadar özel inci oluşmasını sağlayan özel bir neden mi var diye.  İnci ile ilgili bu kadar geçmişi olunca Pearl-Qatar’ın olmaması ayıp olurdu. Pearl-Qatar West Bay açıklarında bulunan insan yapımı bir ada. Yat ve marinaların bulunduğu villa, otel, rezidans, butik, showroom ve marinaların bulunduğu harika bir yer. 

Yine en çok ilgimi çeken şeylerden biri şahin-kartal besleme kültürü. Özellikle Türk coğrafyalarını gezerken kartal avcılığı konusu fazlasıyla ilgimi çekmiş ve bununla ilgili videolar çekmiştim (Şurada) Buradaki yırtıcı kuş kültürü geleneksel olmaktan çıkıp ciddi manada modernize olmuş durumda. 


Son olarak Katar kafanızdaki kötü arap, pis arap, kültürsüz arap fikrini yıkmanız için harika bir yer. Gitmediği köyün, ve tanışmadığı kişinin cahilidir insan. Ön yargılarınızı yıkın ve yola çıkın. Ya da siz yola çıkın ön yargılarınız zaten yıkılacaktır. :)



Posted by uçan adam Posted on 05:07 | No comments

İLK TÜRK MİNARESİ: BURANA





Kırgızistan seyahatimin kısa ama en keyifli noktalarından biriydi burası. Tarihte islamiyeti ilk kabul eden devlet olan Karahanlılar'ın topraklarında ilk Türk minaresini ve balbalları görüp havadan çekim yaptık.
Daha fazlası için #Youtube kanalına abone olmayı unutmayın https://goo.gl/uZTexD 
Posted by uçan adam Posted on 13:52 | No comments

Uçanadam Kegeti Yaylası'nda (2. Bölüm )

Kegeti yaylasından 2. bölüm yayında. Çadırlarda yaşayan bu Kırgız ailesi bizi çok güzel misafir etti. Harika vakitler geçirdik beraberce. Ve harika çekimler yaptık.


...



Posted by uçan adam Posted on 13:22 | No comments

Kırgızistan Dağlarında 1 Gün (Video)

Kırgızistan'ın Kegeti yaylasında çadırlarda yaşayan bir aileye misafir olduk.Harika vakitler geçirdik beraberce. Ve harika çekimler yaptık. Bir kısmını vlog haline getirip sizlerle paylaşıyorum.




Posted by uçan adam Posted on 17:23 | No comments

Gece Yarısı Kartal Sevdik (Moğolistan)




Moğolistan'ın başkenti Ulanbatur'da gece saat 3 gibi gezintiye çıktık. Şehrin manzaralı tepelerinden biri olan turistik Zeysen tepesine gittik merdivenleri çıkarken yol üzeri bu kartalla karşılaştık.
Posted by uçan adam Posted on 17:43 | No comments

Moğolistan'da Drone ile Şahin Kovaladım


Moğolistan'da Drone ile havadan çekim yaparken sık sık şahinlerle ve kartallarla cedelleştim. Bozkırda o kadar çok yırtıcı kuş var ki birinden kaçsan birine denk geliyorsun. Moğolistan'da geçirdiğim 2-3 haftalık süreç içerisinde drone uçururken bazen ben şahinleri kovaladım bazen onlar beni kovaladı. Kayıt altına alabildiğim kısa anları da yayınlayayım dedim.

Posted by uçan adam Posted on 07:32 | No comments

Vlog Çekerken Kartal Suratıma Tükürdü


Moğolistan’ın Saksay köyünde geleneksel olarak kartalla avcılık yapan bir adama rastladık. geleneksel kıyafetlerini giyip kartalı elimize aldık. Ama avcı kartal ile vlog çekmeye çalışırken kartal yüzüme tükürdü. 
🙂



Posted by uçan adam Posted on 04:53 | No comments

Kamboçya'lı Çocuklarla Yağmurda Oynadık

-ÇILGIN ÇOCUKLAR-
Sessiz sakin bir akşamın ardından böyle fırtınalı böyle eğlenceli bir sabaha uyanacağımı tahmin edemezdim.  En son böyle yağmurun altında oynadığımda sanırım çocuktum :(
Daha fazla vlog için youtube kanalına abone olmayı unutmayın.


Posted by uçan adam Posted on 16:10 | No comments

GÖKTÜRK ANITLARINI HAVADAN ÇEKTİM





Sanırım Göktürk Anıtları'nı havadan drone ile çeken ilk kişi ben oldum.  İnternette biraz araştırma yaptım daha önce çeken yok. Hem vlog hem de havadan drone çekimi yaptım. Yorumlarınızı merak ediyorum.
Daha fazlası için kanalıma abone olmayı unutmayın.
Posted by uçan adam Posted on 15:55 | No comments

BURADA AT KAFASI VAR!


Ben atları çok severim. Üniversite sınavını kazanmam karşılığında babamdan at istemiştim o derece. Ama bu derece değil...! Duydum ki AT KAFASI videosunu hala izlemeyen varmış 
Şuradan izleyebilirsiniz: 

Posted by uçan adam Posted on 15:45 | No comments

MOĞOLİSTAN'DA BİR ÇADIR'A MİSAFİR OLDUM





Bugün Moğolistan'da dağ başındaki bir çadıra misafir oldum.
Bana huşur dedikleri bir yemekten yedirdiler. Bozkırın buz gibi soğuk havasının yanında çadırın içinin sıcacık olması yemeklerin lezzeti insanların sıcaklığı...
En önemlisi şehirden, binadan, arabalardan ve gürültüden uzak oluşum. Muhteşem bir histi. Tamamen soyutlandım burada. Bir an her şeyi unutuyor insan. İstanbul'u trafiği sabah akşam mesaisini gelecek kaygısını. HERŞEYİ...!
Bundan sonra bolca vlog çekeceğim. Takip etmek isteyenler youtube sayfama buradan abone olabilirler:
→ https://goo.gl/uZTexD
Posted by uçan adam Posted on 15:45 | No comments

MOĞOLİSTAN'DA GÜREŞ YAPTIM




Moğolistan Nalayh kırsalında yol kenarında güreşecen çocuklar gördüm. Höööyt size Türkün gücün göstereceem dedim ve daldım aralarına... :D Not: Gösteremedi :...
Posted by uçan adam Posted on 13:10 | No comments

KIZ GİBİ DURAMAMAK!



Onun yaşlarındaki bir genç kızın duruşu şekli tavrı sizce böyle mi olmalıydı fotoğraf çekerken? Böyle erkeksi böyle sert meydan okuyan tavırlar mı olmalıydı? Yo yo eleştirmek için söylemiyorum bunları tabiki! Fotoğraf okuma deyin adına beden dili analizi deyin ne derseniz! Ortadaki kız çocuğunun yaşlarında normal! bir kız çocuğu fotoğraf çekilirken normalde! alabildiğine şirin ve kadınsı! görünmeye çalışırdı. Kadın yaratılışının bir gereği olarak naif, zarif, alımlı duruş sergiler. Eminönü'de karşılaştığım bu kız neden böyle değil peki! Aslında soruları sorarken bir yandan cevaplar da kendiliğinden geliyor değil mi. Horoz gibi açılmış dirseklerde İstanbul'un sokaklarında erkeklerle iç içe bir yaşam sürdürmek zorunda kalmışlık var. Ok misali sivrilen kaşlardan birinin yukarı kalkışında kem gözlere bir siper duruyor adeta. Bu hanım kızımızın normal bir kız çocuğu gibi çocukluğunu yaşayamamasının en büyük sebebi belki de er-kekimsilerdir.
Ve sonra bir anda bu hikayenin sonunu düşünün. Bu genç kızın büyüdüğünü ve 35'li yaşlarında çiçek satıcısı bir kadın, bir esnaf, bir anne olduğunu düşünün. Ömrü boyunca yaşadığı baskılar ve travmalar sonucu kaba, sert, nezaketten uzak bir insan olarak yaşamını sürdürecek. Şimdi Kadıköy'de otobüste sokakta karşılaştığınız o huysuz kaba kadınlara bir de bu gözle bakın. O çingene kadınlarına baktığınızda sokaklarda solan genç kızlık hayallerini görün. Hiç hissedilememiş kadınsı duygularını farkedin. Görünenin ardındakini görmeyi deneyin. Sevgi ve muhabbetle kalın.
‪#‎Uçanadam‬
www.mahmutgediz.com
Posted by uçan adam Posted on 13:08 | No comments

SUDAKİ BALIK




Her gün bu köprüden geçiyordu adam. Her sabah gün doğumunda ve her akşam gün batımında... Binlerce insanın yüzlerce aracın arasında tıkılıp kalmış ve mekanikleşmişti. Göz kapaklarının üzerinde karabasan ağırlığında bir sıklet vardı. Öyle ki her gün geçtiği köprüden bir kez olsun gün batımına bakmamıştı bakamamıştı. Ne zaman niyetlense bakmaya ya şöför frene basıyor ya da karabasan indiriveriyordu göz kapaklarını. Bütün hayatı sabah 9 akşam 5 mengenesine sıkışmış kalmış kalbi yorulmuş ve ruhu kurumuştu adamın.
Tek bir gayesi vardı her gün eve gidip nefes almak. Nefes almak eve varmaktan ibaretti onun için. Bir kaçış ya da içe kapanıştı. Sonra bir gün bu fotoğrafı gördü adam. Her gün adeta içinden geçtiği demli çay misali bu manzarayı gördü. Balık gibi hissetmişti kendini. Her gün bütün cömertliğiyle önüne sunulan manzaraya tenezzül bile etmediğini farketti. Hafiften boğaz düğümlendi yutkundu. Adem elması yavaşça yukarı çıktı ve tekrar indi. Yarın dedi adam... Yarın kıracağım boynumu ve basacağım karabasanların tepesine tepesine ve bir kez olsun yudumlayacağım çay kokulu İSTANBUL'u
‪#‎Uçanadam‬ ‪#‎İstanbul‬ ‪#‎HerFotoğrafınBirHikayesiOlmalı‬
www.mahmutgediz.com
Posted by uçan adam Posted on 07:16 | No comments

UÇANADAM FAYSAL CAMİİ'NDE



Faysal Camii dünyanın en büyük ve en gözde camilerinden biridir. 5.000 m2'den fazla alana kurulmuş, 74.000 kişi kapasiteli bir cami olup mimari Türk'tür. Camiye girerken daha en dış bahçesinde ayakkabılarımızı çoraplarımızı çıkarıp poşete koyup taşlı mermerli yollarda uzunca yürüdük. Gayet şık malzemenin kullanıldığı bolca ışıklandırılmış görkemli bir camiydi. Son cemaat yeri ve avlusu gerçekten çok genişti. Bence 74 bin kişiden daha fazladır kapasitesi. Cami 1980'lerde yapılmasına rağmen sanki milenyum camisi gibi gayet modern ve teknolojik bir cami. FAKAT...! Arkadaş sizin fotoğrafçılarla ne alıp veremediğiniz var. Caminin içinde fotoğraf çekmek yasakmış. Sadece avlusunda çekilebiliyormuş. He bu arada cep telefonu ve kompak makinalarla çekiliyor fakat (prof) makinayla çekilemiyormuş. Kompak dediğiniz o küçük makinaların öyle modelleri var ki arabanı satsan alamazsın sevgili Pakistan'lı kardeşim. Be heeöy cahil! Neyse..! Öyle işte cami çok güzel gidin görün kendiniz! Sinirlendim yine anlatmıyacam gerisin! smile ifade simgesi
www.mahmutgediz.com
‪#‎Uçanadam‬ ‪#‎Pakistan‬ da ‪#‎Faysalcamii‬ ‪#‎Gezgin‬
Posted by uçan adam Posted on 07:13 | No comments

EN GÜZEL LALE YARIŞMASI BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ



İFSAK VE İBB'nin düzenlediği ''En Güzel Lale fotoğraf yarışması''nda birincilik ödülü Uçanadam'ın oldu :)





Birincilik ödülü alan fotoğrafım:
''İstanbul ve Laleler''


Posted by uçan adam Posted on 07:09 | No comments

İNSAN VE HAYAT KAPAK FOTOĞRAFI UÇANADAM'DAN



Orta Asya seyahatşm esnasından çektiğim ''şahlanan at'' fotoğrafı İnsan ve Hayat Dergisi Temmuz sayısı kapak fotoğrafı oldu.



Posted by uçan adam Posted on 07:03 | No comments

UÇANADAM VE TÜRKMEN MÜLTECİLER


Dikkatle bakın bu çocukların kıyafetlerine, ellerine, sokaklarına ve gözlerine. Süs, aksesuar ve gösterişten uzak kefene benzer geleneksel bir kıyafet var üzerlerinde. Çocukların arkasında sağ tarafta çeşitli poşetlerin asılı olduğu yer bu mülteci kampının marketi-bakkalı... Yazın sıcağında buz gibi ice tea içebilecekleri iştahla yalayabilecekleri bir dondurma yok. Ama gözlerine bakın lütfen. Asıl gözleri ne diyor bizlere...! 

‪#‎uçanadam‬ ‪#‎pakistan‬ ‪#‎mülteci‬ 
www.mahmutgediz.com
Posted by uçan adam Posted on 07:02 | No comments

MÜLTECİ KAMPINDAKİ TÜRKMEN GÜZELİ

Haripur'daki Türkmen mülteci kampı'ndan bir kare. Şu kızın simasi ne kadar bizden şu kara çocuğun kara gözleri ne kadar da Anadolu'lu... Kamerayı görünce şalını başına atışı ar duygusunun yüzündeki o güzel yansıması... Bunlar son zamanlarda milletçe hepimizin unutmaya başladığı şeyler. Belki de bazen ilkel olmak, mülteci olmak ve geri kalmışlık daha iyidir.
‪#‎Uçanadam‬ ‪#‎Türkmen‬ Kampında
www.mahmutgediz.com
Posted by uçan adam Posted on 06:57 | No comments

GÜNEY AFRİKA'DA TÜRK RESTORAN'I


Şu ana kadar gittiğim gezdiğim bütün ülkelerde Türk restoranları vardı. Ve açıkçası hepsi de Türkiye'deki bir çok restorandan çok daha güzel çok daha lezzetli sunumlar yapıyordu. En son Güney Afrika'da İstanbul Kebap'a gittim. Ürünleriyle ve oradaki çalışanlarıyla 10 numara bir mekandı. Hele siyahiler tam ''kanka'' modunda çok neşeli enerjik insanlardı. Türk çalışanlar ise ekseriyatla gurbetçi olarak gelmiş 3 ayda dil öğrenmiş ve iyi para kazandığı için burada yaşamaya karar vermişler. Türk restoranlarının dünyada hatırı sayılır bir imajı var bunu görmüş olduk. 

‪#‎Güneyafrika‬ ‪#‎Johannesburg‬ ‪#‎uçanadam‬
www.mahmutgediz.com
Posted by uçan adam Posted on 06:55 | No comments

BİR GARİP EV



Akşam olmuş hava serinlemişti. Addisababa'da kaldığımız otelden çıktık ki biraz şehri görelim, şehrin gece sokaklarını da bir tanıyalım diye. Etiyopya'lıların karakterleri naif mazlum insanlardır. Karakterlerinde kavgacılık pek yoktur. O yüzden gece yaya olarak çıkıp şehri dolaşabiliyorduk. Ancak şehrin sokakları idrar kokusundan geçilmiyordu. Hatta biraz ara sokaklara girdiğimizde yer yer necasetlerle karşılaşıyorduk. Bir kahve içelim diy
e çıktığımız sokaklardan iştahımız kapalı olarak geri dönüyorduk. Değişiklik olsun diye otele farklı yoldan geliyorduk ki otelin hemen 200 metre kadar yakınında bir manzara. Yolun kenarına taşlarla örülmüş eski 'Mo' kulübesine benzeyen bir oyuk. Uzaktan içinde yanan ateşin parıltısı görünüyor taşların arasından duman yükseliyordu. Merakla yaklaştık hayretle baktık içine. Yaşlıca bir kadın sefil bir şekilde ateşin sıcaklığından istifade etmeye çalışıyor bir yandan da ağzında bir şeyler geveliyordu. Bizi görünce korku dolu gözlerle bakıp iyice büzüldü köşeye. Fotoğrafını çekmeden önce rahatsız etmemeye dikkat ederek yaklaştık hal hatır sorduk, sonra bir miktar para vererek ayrıldık yanından. Halbuki o taştan kulübenin etrafı Etiyopya'ya göre çok lüks sayılabilecek onlarca villa ve otel ile doluydu. Şaşırdık üzüldük. Hatıra defterimize bir fotoğraf daha koyduk.
Vesselam
‪#‎HerfotoğrafınBirHikayesiOlmalı‬ ‪#‎Uçanadam‬ ‪#‎Etiyopya‬ ‪#‎Addisababa‬
www.mahmutgediz.com
Posted by uçan adam Posted on 06:51 | No comments

BİR GOFRETE BİR KARE


Sabah güneşi henüz yeni doğmuştu. Avludan bıcır bıcır Afrikalı çocukların sesi yükseliyordu. O gürültüyle ben de fazla uyuyamadım. Elimi yüzümü yıkayıp çıktım balkona. Çocuklar kahvaltılarını yapmış okula gitmek için avluda hazırlanıyorlardı. Kimi dişlerini fırçalıyor kimi üstünü düzeltiyor kimi ayakkabısını bağlıyordu. Beni görünce hemen toplandılar balkonun altına. Çantamda sakladığım gofret benzeri yiyeceği yukarıdan atmayı teklif ettim. Kim yakalarsa onun tek olarak portre fotoğrafını çekecektim. Gofret bahane çocukların coşkusunu çekmek istemiştim. Sol elimle gofreti atarken sağ elimle de bu kareyi yakalamış oldum. smile ifade simgesi
Posted by uçan adam Posted on 06:47 | No comments

OSMANLI'NIN HAYALETİ



OSMANLI'NIN HAYALETİ

Etiyopya'nın Harar Eyaletindeyim. Osmanlı'nın Etiyopya'da yani eski adıyla Habeşistan'da ulaştığı son şehir. Sokaklarında caddelerinde Osmanlı-Türk esintilerini görmek için sanat tarihçisi olmanıza gerek yok. Bırakın şehrin sokaklarına mimarisine sinmeyi Osmanlı ruhu şehrin isnanlarına bile etki etmiş. Şehrin genel görüntüsü adeta bir Mardin bir Urfa gibi. İç içe geçmiş taş döşeli yollar dar sokaklar biçimli ahşap kapılar. Ve en önemlisi fazlasıyla Osmanlı-Türk izi taşıyan şehrin insanları. Belki de tek farkları tenlerinin siyah olması. Kalabalık ve rengarenk bir pazar yerinden çıktıktan sonra ara sokaklara daldık. Akşam üzeri gün kızıla doğruydu. Uzun dar taşlı bir ara sokakta hayli yaşlıca bir Afrikalı kadın yürüyordu. Elinde iskemlesiyle adeta bir slow motion efektiyle sallana sallana yürüyordu. Her adımında deklanşöre bastım. Sonra köşeyi dönüp tam gözden kaybolacaktı ki belki de deklanşörün sesini duyup bana doğru baktı yüzünün yarısıyla. İçten bi gülümsedi önce duraksadı bi kaç saniye. Yine gülümseyerek kayboldu kadrajımdan. Mekelle, Dredava Addisababa gibi şehirlerin insanları bana biraz daha laçka geldi. Etiyopya'da en çok beğendiğim bu şehirde hala Osmanlı'nın hayaleti dolaşıyordu. Onu diriltecek yiğitler de sessiz sedasız sokaklarını arşınlıyordu. Henüz değil diyordu belki de hayalet. Daha vakit var...!
www.mahmutgediz.com
Posted by uçan adam Posted on 14:10 | No comments

UÇANADAM TRT'DE YAYINDA

18 Temmuz Cumartesi günü Dr. Fahri Solak Bey'in konuğu olarak TRT Avaz'daydım. Programın tamamını youtube sayfamdan izleyebilirsiniz...




Yayın sonrası Fahri Bey Dr. Özgen Keskin’in Türkistan Dünyası isimli kıymetli çalışmasını bize hediye etti. Kendisine çok teşekkür ederim.
10501998_916189398439104_7089652505870173808_n

Posted by uçan adam Posted on 07:12 | No comments

KUZULARI ÇOK SEVEN ADAM


Kuzuları çok seviyordu adam... Hastalandıklarında bile burnunun pisliğini gözünün çapağını eliyle temizliyor yemini suyunu kendi avucundan yediriyordu. Çok seviyordu kuzuları ve hep severken ''oğlum'' diye çağırıyordu. Her bir kuzunun farklı farklı ismi vardı mesela. Çakır, çapar, benekli, akoğlan... Ama hepsini ''oğlum'' diye çağırıyor oğlum diye seviyordu adam. Seher vakti evden çıkıp akşam gün batmalı olduğunda eve yorgun perişan dönerdi. İşte o yorgunluğuna rağmen hemen gider ahırın kapısını açar kuzularını avluya salardı. Kuzuların avluda neşe içinde zıplayışları o günün bütün yorgunluğunu alırdı adamın. Bazen severken o kadar hırçınlaşırdı ki kuzuyu yere yatırır onunla beraber boğuşurdu.
Uzun süre anlayamamıştım kuzuları neden bu kadar sevdiğini. Hatta bazen kıskanıyordum. Her telefonda görüştüğümüzde mevzu dönüp dolaşıp kuzulara geliyordu bir şekilde;
-Dün çapar tosmayı öğrendi.
-Bugün akoğlan ahırın teknesini kırdı...
Öyle neşeyle öyle keyifle anlatıyordu ki... Çok seviyordu bu adam kuzuları. Sanki kendi canında bir parçaymış gibi anlatıyordu adam kuzuları.
Yine bir tatil zamanı gittim yanına güneşten kararmış ellerini öpmek için uzandım eğildim. Kesif bir şekilde kuzu ve ahır kokuyordu elleri. Ciğerime çekerek öptüm alnıma koydum elini. Sarıldım sıkıca...
Gülümseyerek;
-Her tarafına sinmiş yine kuzuların kokusu dedim.
Hafifçe boynunu büküp o da gülümsedi;
-Napayım ''OĞLUM'' sen yokken onlarla idare ediyoruz işte.
‪#‎Uçanadam‬ ‪#‎Herfotoğrafınbirhikayesiolmalı‬
Posted by uçan adam Posted on 06:30 | No comments

JOHANNESBURG SEYAHATİM


Bir haftalık bir Güney Afrika seyahatimiz oldu. Bu kısa sürede sadece Johannesburg'u gezebildik. Seyahat videosu hazırlamak gezi yazısını hazırlamaktan daha kolay sanırım. Önce videoyu yayınlıyorum. smile ifade simgesi Bu seyahatime vesile olan dostum Yasin Gönenbaba'ya ve maddi manevi desteklerinden ötürü OYA Sweet Company'e teşekkür ederim. 
www.mahmutgediz.com
‪#‎Uçanadam‬ ‪#‎gezgin‬ ‪#‎fotoğrafçı‬ ‪#‎blogger‬

Posted by uçan adam Posted on 15:38 | No comments

UÇANADAM HARİPUR MÜLTECİ KAMPINDA

Pakistan'da dağların tepelerin ardında Çin ve Rus zulmünden kaçan Türkmenlerin bulunduğu mülteci kampına gittim. Yaklaşık 150 bin mültesinin yaşadığı kamptaki Türkmen kardeşlerimizi ziyaret ettim. Benim için çok güzel bir deneyimdi. Daha fazlası için websitemi ziyaret edebilirsiniz...
www.mahmutgediz.com

Posted by uçan adam Posted on 07:06 | No comments

MANDELA BABAYI TANIYALIM

MANDELA BABAYI TANIYORUZ...
Johannesburg'da gezerken bir çok yerde bu güleç yüzlü dans eder pozları olan neşeli ihtiyarı görüyordum. Her yerde resimleri heykelleri magnetleri sözleri ve kitapları dolaşıyordu. Bu ‪#‎Uçanadam‬ fotoğrafını da Johannesburg'un en büyük alışverişmerkezi Mandela's Square'de çekildim. Evet bu adamın Mandela olduğunu biliyordum. Ama Mandela'yı ne kadar tanıyordum? Kısa bir araştırmadan sonra büyük bir saygıyı hak eden gerçek bir ''özgürlük savaşçısı''nı buldum karşımda. Çileli bir ömrün sonunda halkını beyazların (batının) sömürüsünden kurtaran bilgin bir lider...
Mandela hakkında kısa bilgiler derledim sizin için:
GÜNEY AFRİKA ULUSUNUN BABASI
-NELSON MANDELA-
Güney Afrika’da Tembu kabilesinde doğan Mandela müthiş bir başarı ve hayat hikayesiyle Güney Afrika’nın ilk siyahi devle başkanı olmuştur. Devlet Başkanı olarak yeni bir anayasa oluşturdu ve toprak reformu, yoksullukla mücadele ve sağlığın iyileştirilmesi gibi politikaları uygularken Doğruluk ve Uzlaşma Komisyonu'nu geçmişte yaşanan insan hakları ihlalini araştırması için oluşturdu. Mandela daha sonra ulusal lider olarak hayır işlerinde yer aldı ve daha çok yoksullukla ve AIDS ile mücadele etti.
Nelson Mandela, dünyanın en ünlü mahkumu olarak anılmıştır. Güney Afrika'da Robben Adası'nda 27 yıl hapiste kaldıktan sonra 1980'li yıllarda, ırkçılığa karşı mücadelenin bütün dünyada yoğunlaşması üzerine adı duyuldu. 1990 yılında devlet başkanı De Klerk tarafından şartsız olarak serbest bırakıldı. Serbest bırakıldığı zaman 71 yaşındaydı. Serbest bırakılmasına Güney Afrika siyahlarının yanında birçok beyaz da sevindi. Mandela'nın "Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim." demesi, halk arasında onu bayraklaştırdı.
1990'da hapisten çıkınca demokratik bir Güney Afrika kurulması için çalışmıştır ve kurmuştur. Afrikalılar, Mandela olmadan bunun gerçekleşemeyeceğine inanır. Bugün Mandela, bir özgürlük savaşçısı olarak kabul edilmektedir. 40 yıl içinde 100'den fazla ödül almıştır. 10 Mayıs 1994'te Güney Afrika'nın ilk siyah devlet başkanı seçildi. Güney Afrika'da, kendi kabilesindeki büyüklerin kendisine taktıkları Madiba lakabıyla tanmıştır.
Mandela, anti-sömürgeci ve anti-apartheid görüşü ile uluslararası beğeni topladı ve 1993'deki Nobel Barış Ödülü, Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı Özgürlük Madalyası ve Sovyet Lenin Nişanı da dahil olmak üzere 250'nin üzerinde ödül kazandı. Güney Afrika'da "Ulusun Babası" olarak görülür.
Mandela 2008 yılında ABD'nin terörist listesinden çıkarıldı.
8 Haziran 2013'te hastaneye kaldırılan Mandela, 5 Aralık 2013'te hayatını kaybetmiştir.


Posted by uçan adam Posted on 13:15 | No comments

TÜRKMEN KAMPINDAKİ BAKKAL

Haripur Türkmen kampının hemen girişinde arabamızı bıraktık. Bırakmak zorunda kaldık çünkü gidecek yol yok. Mülteci köyünün iç kısmında yollar ancak yaya yürünebilecek düzeyde idi. Tezek tarlası gibi yollar diz boyu çamur birikintileri daracık şekilsiz sokaklar, kerpiç evler... Uzun bir süre kerpiç evlerden ve çamurlu yollardan başka birşey görmeyince acaba buradaki insanlar ne yer ne içer nereden alışveriş yapar diye düşünmeye başladım. Ta ki ufak bir kalabalığın bir kapı önünde ellerinde renkli bişeylerle beklediğini görünceye kadar. Burası Türkmenlerin bütün alışverişlerini yaptığı ''market'' idi. 1940'lı yılların Türkiyesine ait gördüğüm eski fotoğrafları anımsattı bana ve gülümsetti. Bakkalın sahibi kara yağız orta yaşlı bir amca ufak çocuklara şakalar yapıyor onları güldürüyor bir yandan da istedikleri şeyleri veriyordu. Türkmen mültecileri gülümseten bu bakkalın oğlu olsa gerek bakkalın önünde oturmuş miskin miskin sağı solu süzüyor bir delikanlı. Elimdeki kamerayı gören Türkmen kızı ise alelacele toparlanıp hızlıca kaçıyor oradan yüzünü gizlemeye çalışarak.
...
#Uçanadam #Pakistan'da
Posted by uçan adam Posted on 05:30 | No comments

MÜLTECİ KAMPINDAKİ REİSİN ODASI

Haripur Türkmen Mülteci kampındayız. Burası 150 bin kişinin yaşadığı köydeki muhtarın tek göz odası. Soldan sağa seyahatim boyunca bana rehberlik eden iki kardeşim Oğuzhan (Oltan) Hüseyin, ortadaki muhtar, muhtarın solunaki ben (uçanadam) ve en sağdaki Kızılay Bölge müdürü Sadullah Devletgeldi Bey. Köydeki tek elektriğin olduğu ve haliyle tek klimanın olduğu yer burası. Klima deyip geçmeyin Pakistan'ın o müthiş sıcağında klima çok lüks bir şeydir. Bu odaya girerken kendimi eski Türk hanlarının çadırlarına girer gibi hissettim. Ana kapıdan girerken 2 tane buğday tenli sert bakışlı yapız delikanlı gözleriyle üstlerimizi aradılar önce. Sonra biri içeri haber verdi. Usulca kapıyı aralayıp bizi içeri buyur ettiler. İçeride muhtarla beraber 3 tane daha aksakallı vardı. Selamlaştıktan sonra oturmamızı söylediler. Ancak o iki genç türkmen kapıda ayakta dimdik duruyorlardı. Muhtar onlara işaret verip oturmalarını söyleyene kadar ayakta öylece dikildiler. Yaklaşık 1 saatlik sohbetimiz boyunca Türkmen reisinin gözünün içine bakıp en ufak bir isteğinde ok gibi yerlerinden fırlıyorlardı. Burada kadın olsun erkek olsun ata-dede-büyük demek saygının ulaşabilieceği en yüksek mevkilerden biri demektir.  Şu anki TC devlet makamına girsem bu kadar gergin hissetmezdim açıkçası. Bu gerginlik korku değil saygı ve dikkatten kaynaklanıyordu. Zira adet ve örfünü hiç bilmediğim bir mülteci kampında hata yapmak ulaşacağım bir çok bilgi ve fotoğraftan mahrum edebilirdi beni. Reis'in yanına oturma şerefine nail olduğum için olsa gerek fotoğrafta da görüleceği üzere biraz şebekçe sırıtmışım. :)
Kampın reisi bize çok şey anlattı yaklaşık 30 dakikalık bir video bile çektik. Aynı kamptaki Türkmenlerden Türkiye'ye göçen binlerce akrabalarından bahsetti ve çokça selam gönderdi.
Reisle neler konuştuğumuzdan daha sonraki paylaşımlarımda bahsetmek istiyorum.
-Bu fotoğrafta hemen arkamızda gördüğünüz tablodan bahsetmek istiyorum. Tabloda Silsile-i Saadattın haritası var. Yıldızlarla belirtilen isimler zikri hafi yolcuları Ebu Bekrin Sıddıyk, Selman*ı Farisi diye günümüze kadar geliyor. Tablonun alt kısmında ise kampın reisinin şeceresi var.Reisin şeceresi ayrıntıları ile İmam-ı Azam Ebu Hanife (R.A) kadar gidiyor. Ehl-i Beyte muazzam derecede saygı duyuyorlar.
Devamı haftaya... :)
#UçanadamPakistanda
www.mahmutgediz.blogspot.com

  ©   Sağ Tıklama Engeli