Posted by Unknown Posted on 06:47 | 1 comment

NEDEN STARBUCKS?


İnsanlar neden Starbucks’ı tercih ediyor, hiç düşündünüz mü?
Çok mu rahat ediyorlar orada?
Kahveleri çok mu kaliteli?
Havalı görünmek için mi?
Gerçekten mutlu mu hissediyorlar kendilerini?
Ya da paraları çok da, nereye harcayacaklarını mı şaşırıyorlar?
Bu markayı tercih eden kitleye bir göz atalım mesela ve buna göre bu soruları tekrar soralım. Starbucks müşterilerinin tipik özellikleri vardır dikkat ederseniz: Sosyal statü, gelir durumu, eğitim düzeyi, toplumsal sınıflar, tercihler zevkler vs…
Ya da tercih etmeyenler de (etmemekte ısrar edenler) incelenmeli. Siyasi- ideolojik görüşler, kişisel tercihler, karakteristik özellikler, marka tutumu vs…
Sebepler her ne olursa olsun, benim söyleyecek bir kaç lafım var bu konuda. Aslında Amerika, kapitalizm vs. ideolojik unsurlar barındırması sebebiyle hiç haz etmediğim bir marka diyebilirim. Hatta logosunu görünce “AMERİKA DEFOL” gibi bir slogan atasım bile geliyor.
FAKAT!!!

Şimdi anlatacağım olaydan sonra siz ne düşünürsünüz bilmem ama, ben tamamen farklı düşünüyorum.
Geçtiğimiz hafta sonu hem ticaret, hem ziyaret vs. farklı sebeplerle Yalova-Bursa-Balıkesir-Manisa-İzmir  şehirlerinde bulundum. Bu esnada bir çok farklı mekanda konaklayıp mola verdik. Önce Bursa’daki mekandan başlayalım. Eminim bütün Bursalı arkadaşlar hatırlayacaklardır mekanı. İsmi lazım değil “BALİBEY kafe”. Geleneksel motiflerle süslenmiş, eski bir han yapısı üzerine modernize edilerek kurulmuş bir kafe. Genelde Osmanlı ahşap ve taş sanatını andıran tasarımlar ve üsluplarla bezeli bir mekan. Hoş bir alaturka müzik vs…  (Güya) Bize ayrılan bir odada toplantı yapıyoruz. Faraza bir ihtiyacımız oldu ve garsonlara ya da kasiyere soru sorduk; aldığımız cevaptan ziyade üslup berbattı. Neyse affola… Birazdan dışarıdan gelen gürültüden rahatsız olup kapıyı kapattım. Tam yerime geçecekken pencereden bir külhanbeyi seslendi:
-Kapıyı kapatmak yassak kardeşim!
-Beyefendi rahatsız oluyoruz, gürültü geliyor.
-Bu kafede kapı kapatmak yassak kardeşim! Aç kapıyı!
“Eyvallah dedik” ve oturduk yerimize…
İkinci mekan Balıkesir yolu üzerinde bir dinlenme tesisinde ”Starbucks” Saat gecenin 02:00 si… Bakın neler yaptık orada;
*Kahvelerimizi aldık. Tamı tamına 95 derece sıcaklığında… (Kahvelerinin kalitesi takdire şayan)
*Kanepelere koltuklara oturduk. Hatta oturmadık, direk yattık.
*Açtık bilgisayarlarımızı bağlandık internete, hayat online…
*Uzattım ayaklarımı, aldım elime kitabı başladım okumaya…
*Sıkılınca da koydum kafayı, yaklaşık bir saat uyudum.
Ne bir kimse gelip rahatsız etti, ne rüzgar esti, ne kedi geçti, ne de garsonlardan trip yedik. Bütün bu imkanları belki bir otel bile bize sağlayamayabilirdi. Ama sadece bir  bardak kahveye bütün bir Starbucks mağazasını satın aldık. Neredeyse 4 saaate yakın vakit geçirdikten sonra yine güler yüzle uğurladı adamlar bizi.
Diğer bütün avantajlarını bir kenara bıraktım sırf bu sunduğu hizmet kalitesi bana yeter de artar bile.
Şimdi…
Hani biz türk milleti olarak çok misafir perverdik?
Hani bütün dünyaya bu özelliğimizle nam salmıştık?
Hani bir fincan kahvenin kırk yıl hatrı vardı?
Hani biz Mevlana’nın Yunus Emre’nin torunlarıydık?
Geç Hocam, geç bunları!
Yerli işletmeler bu kafada devam ettiği müddetçe mahalle kahvesi olmaktan öteye geçemeyecekler emin olun.
Elin Amerikalısı dediğiniz marka öyle bir prensiple ve disiplinle çalışmış ki, gelmiş senin ülkene bir güzel kapak atmış. Senin müşterilerini çalmış. Çatır çatır da para kazanmış. Sen hala “YASSAH KARDEŞİM!” naraları at orta yerde.
Adamı böyle satarlar elin gavuruna işte!

1 yorum:

  1. Adsız06:53:00

    Dışarıda yemek yemeyi bu yüzden hiç sevmiyorum. Önünüze ne geleceği belli olmuyor. Mesela ızgara balık istiyorsunuz kızartıp getiriyorlar. :)

    Osmanlı torunu falan kalmadı bence. O inceliği, o zarafeti hiç kimsede göremiyorum.
    Evim evim güzel evim.

    YanıtlaSil

  ©   Sağ Tıklama Engeli