Posted by uçan adam Posted on 05:42 | 1 comment

ÇOCUK OLMAK DEĞİL ÇOCUK KALMAK

Bence ömrün en tatlı, en güzel zamanı çocukluk… Öylesine masum öylesine şeker ki… Bir adamın elini yüzünü çamura bulasak, üstünü başını lekelesek güzel olur mu bir hayal edin. Fakat bir çocuk top oynarken çamura düşse ”Kirlenmek güzel” olur. Değil mi ya? Hadi OMO reklamında oynatın koca koca sakallı adamları bakın bakalım o zaman kirlenmek güzel mi değil mi? Kirlenmek güzel de her kirleten çocuk mu ve her kirlenen oyun mu oynuyor? İşte kirlenmek gibi pekte hoş olmayan bir fiiliyatı bu denli güzel kılan ve reklama meze yapan o dünyalar tatlısı çocuktur. Sümüğünü çeke çeke ağlarsın çocuksan, avazın çıktığı kadar ağzını yavan yavan açarak…
Avazın çıktığınca da bağırırsın sorumsuzca. Hiç bir engel yok ne kurallar ne toplumsal baskı ne hukuk kuralları… Ekmeğe yağ sürüp ağzına sıvaya sıvaya yemek gibi zevkli bir hayattır bu. Çocuk olmanın verdiği bütün nimetlerden yararlanırsın, çünkü o nimetlerin sınırını sen koymuşsundur.
Kahkahalarının utanması yoktur biri duyar mı diye ya da ağlamalarının. Olabildiğince doğal ve içinden nasıl geliyorsa öyledir. Öyle güzeldir ki…

Ben her doğum günümde biraz daha çocuk kalmak istemişimdir. Hem bir yaş daha büyümenin verdiği güven hem de geçen zamana sitem… Çocuk olmak değil çocuk kalmak… Saygı değer abim Özgür ÇOBAN’ ın bir şiiri bu duygularıma çok güzel tercüme olmuştur:

Ey çocuk!
Sen olmak değil,
Sen kalmak istiyorum…!

Hiç özlemeyeniniz var mıdır ki acep? Ben en çok eski, kullanılmayan terliklerin altını kesip teker yaptığımız ve bu tekerleri kargılara taktığımız zamanı özlerim. Ya da kargıdan at yapıp üzerine bindiğimiz zamanları. Bazen dalarım dakikalarca düşünürüm; O zaman ne ekmek kavgamız vardı, ne senin düşüncen benim düşüncem kavgası vardı ne de nefret. Anca oyuncaktı derdimiz. Belki de senin baban güçlüydü benim anam güzel. Ağlamak isterim ama sadece susarım. İçimden hıçkırırım sadece. Biri duyarda bana; ‘’ Koca adama bak ağlıyor’’ der diye… Bilmiyor ki ağlayan koca adam değil o içimde ki koca bebektir aslında. Tek yapabildiğim içimde ki çocuğu ağlatmaktır. Herkesin çocukluğunun bayramı vardır. O bir başkadır hep daha güzeldir. Olabildiğine sade ve eğlencelidir. Nasıl ki insan bir çikolatayı ya da tatlıyı gördüğünde yemek geliyorsa içinden, böyle tamda keşkül kıvamında, yanakları elma şekeri gibi kızarmış, gözleri badem şekeri bir çocuk görünce ne dersiniz? ’’ Aman da aman yerim seni ne şeker şeysin sen!’’ deriz. İşte burada ki yeriz ibaresi sadece soyut bir anlam taşımaz zira gerçekten insanın yiyesi gelir. Dayanamayıp ısıran çoktur, yanlış mıyım?  Bayan arkadaşlarımız daha iyi bilirler bir de bebek kokusu vardır. Derler ki cennet kokusuymuş. Kundağa sarılı küçük bir melek ve öyle bir kokusu var ki… O kokuda temizlik var, günahsızlık var cennet var. Herkesin bir kahramanı olurdu çocukluğunda. Kiminin dayısı olur kiminin abisi kiminin babası kiminin de annesi… Benim kahramanım babamdı. Bana göre o her kesi döver, her taşı kaldırır, her şeyi bilirdi. Böyle Süpermen gibi bir şeydi. Sizinde vardır mutlaka çocukluk kahramanınız.

Yaşlandığım her güne inat içimde ki çocuğu arada bir dürtükler ağlatırım ya da kalkar onunla oynarım. Beni bilen bilir bazen olabildiğince çocuğumdur olabildiğince neşeli. Umarım yaşım yetmiş dediğinde hala o kargıdan ata yalancıktan bile olsa binebilirim. Herkesin içinde ki o hiç gitmeyen bitmeyen çocuğa… Selametle…

1 yorum:

  1. Adsız08:50:00

    Büyüdükçe insan daha çok kirleniyor. Ama hiç güzel olmuyor dediğiniz gibi.
    Belki küçük bir çocuğun kirini bir deterjan temizleyebilir ama koca koca insanların kirini ne temizleyebilir? Saf bir damla gözyaşı belki.

    YanıtlaSil

  ©   Sağ Tıklama Engeli