mahmut gediz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mahmut gediz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Posted by uçan adam
Posted on 08:15 | No comments
BİR ''ELİF'' GİBİ DİRENMEK (İnsan ve Hayat Dergisinde yayınlandı)
Pakistan'ın mahzun bir köşesinde bir medrese öğrencisi... Fotoğrafçı gelecekmiş diye sevinip kapıya çıkmış avlu kapısındaki telaşlı kalabalığa bakıyor. Halbuki o ara ben çoktan içeri geçmiştim. o farkedene kadar 10-15 poz çekmiştim bile. Son 100 yılını İngiliz sömürgesinde geçirmiş, ezilmiş bir toplum olsa da geçmişinin köklü olduğunu, güçlü bir kültürel birikime sahip olduğunu biz biliyoruz. Bunu sadece tarihi vesikalardan, tarih kitaplarından değil, belki üzerindeki kıyafetin ayrıntılarından belki arkasındaki kapının görkeminden ve belki de gözlerindeki ışıltıdan bunu anlayabiliyoruz. Tam 100 yıl bil fiil İngiliz sömürüsüne maruz kaldıktan sonra elindeki kitabın kapağındaki 'Elif'' gibi dimdik durabilmek istiyor. Kanları ve gözleri zehirlenmiş olsa da hala ruhlarında bir ''ELİF'' olduğunu söylemek istiyor belki de. Dünya çapında yapılan yarışmalarda fiziksel kabiliyeti en yüksek ordulardan birisi Pakistan ordusudur. Bunu oradaki genci yaşlısı herkes gurula anlatıyor. Ve bunu vatan millet aşklarına bağlıyorlar. Ve yine hatırlatalım Kurtuluş savaşında Türkiye'ye (Osmanlı'ya) en büyük yardımı yapanlar Pakistan halkıdır.
Osmanlı, İstanbul, Anadolu…
Bunlar bir Pakistanlı için uğruna feda edilebilecek çok şeyin olduğu
değerlerdir. Anadolunun işgaline hiç bir
islam ülkesinde Pakistan’da ki gibi bir
reaksiyon oluşmamış, başka hiç bir ülkeden Anadolu'ya bu kadar yardım
gönderilmemiştir. Üstelik o yıllarda
Pakistan-Hindistan müslümanları İngiliz sömürüsünün pençesinde
inliyorlardı.Yüz yıl süren ticari,
siyasi, politik sömürü Pakistan halkını aç ve açıkta bırakmıştı.Osmanlı zor
durumda, Halife-i müslimin darda
denilince kimin neyi varsa toplayıp
zamanın komünist Rusya'sı üzerinden
Türkiye'ye ulaştırdılar. Hem de ne yardım…
Özellikle Pakistan'ın Lahor kentinde vuku bulan hadiseler gerçekten
kayda değerdir. Tarihe bir kardeşlik vesikası olarak zaptolan bu olaylar hem
Osmanlı-Türkiye devlet arşivlerinde hem de o zamanın şartlarıyla Pakistan
arşivlerinde mevcuttur. Pakistan'ın pek çok bölgesinde yaşayan ihtiyar kimseler
hala bu hüzünlü ve onurlu hadiseyi gururla anlatırlar. Olayın yaşandığı yeri
bile göstererek dedelerinin hatıralarını anlatıyorlar bize; Biri meydana çıkmış
bağırıyor - Ey ümmeti Muhammed yetişin! İslamın son kalesi son temsilcisi
Osmanlı zor durumda halifelik makamı zor durumda.Bütün küffar birleşmiş İslamın
son kalesine saldırıyor.Allah aşkı için Muhammed aşkı için Türk kardeşlerimize
yardım edin…….
Bir kaynaşma bir uğultu şehrin bütün sokaklarına yayılıyor. Herkesi
bir telaş kaplıyor evlere girilip çıkılıyor kulaktan kulağa hüzünlü fısıltılar
yayılıyor.
Kadınlar kollarındaki bileziği, kulaklarındaki küpeyi
çıkarıyorlar.Bazı kadınlar öyle heycanlanmış ki küpe kulağının etiyle düşmüş
yardım toplanan sandığa.
Mahallerde yardım toplayanlar anlatıyor.
-Şehrin fakir mahallelerinden bir evde anasıyla oğlu konuşuyor. Çocuk
annesine,
-Anneciğim bari unlardan bir
çuvalını bize bıraksaydın.Kardeşlerim
açlıktan ölecek.
-Oğlum! Evladım! Biz ölürsek
biz ölürüz.Osmanlıya birşey olursa İslam ölür.
Yine meydanda yaşlıca bir kadın. Ağlayarak insanlardan yardım istiyor.
Benim ne unum var ne de altınım, ne
küpem var ne de bileziğim. Biricik evladım, kucağımda ki şu kara oğlum var. Allah için yok mu bir hayır sahibi. Oratalık bir anda
çalkalanıyor. Hıçkıranlar, dua edenler, secdeye kapananlar. Onlarca hayırsever
o küçük bebeği satın alıyorlar. Parası
Anadoluya gitsin diye teslim ediyorlar o pakistanlı pak ve temiz Ana’nın ellerine. Evladını da
geri veriyorlar bize dua et diye..
Resmi rakamlara göre 2.5 milyon
sterlin gibi bir yardım toplanıp Osmanlı'ya ulaştırılmıştır.
Pakistan (Hint müslümanları) sadece maddi yardım toplamakla kalmayıp
yaklaşık 3.000 kişilik kolluk kuvvetiyle fiilen savaşa da katılmışlardır. Hicaz
cephesinde ve muhtelif cephelerde savaştıkları bilinmektedir. Aynı Pakistan
Kıbrıs Barış Harekatı'nda 100'ü geçmeyen uçak filosunu Türk silahlı
kuvvetlerine açmış, tüm uçak filomuz Türk Silahlı kuvvetlerinin emrindedir
demiştir. Ve yine aynı Pakistan 17 Ağustos depreminde Türkiye'ye çok büyük
yardımlar yapmıştır.
Bunca gerçekliğe rağmen günümüz Türkiye'sinde Pakistan ile olan bu
münasebetimiz maalesef yeterince bilinmemekte. Özellikle yeni yetişen nesil
konuya çok uzak. Geçtiğimiz yıllarda Pakistan'da yaşanan sel ve deprem
felaketlerinde Türkiye'den ciddi yardımlar bölgeye gönderildi. Ancak bu devlet
nezdinde ve bir kaç STK bünyesinde gerçekleşen, toplumun geneline yayılmayan
organik bir hareket olmaktan uzak bir yardımdı. Bunların içerisinde en çok
dikkat çeken faaliyet şüphesiz İpek Yolu Asya Derneğine aittir. Sadece
felaketler olduğunda değil sürekli olarak bölgeye kurban ve yardım ulaştırmakta
, eğitim kurumları ile ortak yürüttüğü
faaliyetleri ile yüzlerce gencin eğitimlerine katkıda bulunmaktadır.
Vakti zamanında Osmanlı için tek tek kapı kapı toplanan yardımlar yine kapı
kapı o fedakar analara ulaştırılıyor.
Orada gördüklerim bizdeki gibi merdiven altında kaçak işletmelerde çalışan çocuk işçiler gibi değil. Her yerde her işte her zorlukta. Şehrin en kalabalık caddesinde çektim bu fotoğrafı. Elinde tahtadan bir kasa içinde samanlar ve samanların içinde mango meyvesi olsa gerek. Ayakları çıplak çamurlu ve narin... Uzaktan elimdeki makinayı görünce rahatsız olduklarını farkedince ben de sanki onlarla ilgilenmiyormuşum gibi başka taraflara doğru bakmaya başladım. Fakat bir yandan da vizöre bakmadan rastgele fotoğraf çekmeye başladım. Bu ikisi kardeş olsa gerek. Erkek biraz arkadan yürüyordu. Benim yabancı olduğumu ve öndeki küçük kızla ilgilenmeye başladığımı görünce hızını artırarak kardeşinin yanına geldi. Elini sırtına koydu. Sanki ona destek veriyormuş gibi hareket ediyordu ancak bana öyle sert bakıyordu ki...! Tam önlerinde duruyordum fakat başımı tamamen sola çevirmiş vaziyette uzaklarda birşeyle ilgileniyormuş gibi yapıyordum. Önlerinden çekilmediğim için küçük kız çıplak adımlarını yavaşlatıp sola doğru seğirtmeye başladı. Abisi de onu takiben hemen yanıbaşında... Fotoğraf makinası belimin hizasında sağ elimde duruyor ve durmadan deklanşöre basıyorum fakat onlar farkında değiller dikkatle yüzüme bakıyorlar. Yanımdan geçip giderken abisi olacak kişi fotoğraf makinasının sesini duymuş olacakki küçük kızın ensesine bi şaplak atıp kızgın kızgın bişeyler söyledi. Arkalarından öylece bakakaldım.
#ucanadamPakistanda
Dış dünyayla neredeyse hiç bağlantıları yok. Modern hayattan izole bir yaşam sürüyorlar. Elektrik, su, altyapı vs hak getire. Sokaklar balçık ve çamur içerisinde. Burası İslamabad yakınlarında yaklaşık 150 bin Türkmen mültecisinin yaşadığı Haripu Kampı. Dağların tepelerin ardında yaşan bu çocuklarla az da olsa Türkçe anlaşabiliyor olmak o kadar hayret verici bir durum ki. Resmi olarak hiçbir yerde kayıtları bile bulunmayan bu insanlar sizlerden yardım istiyor. Türkiye'ye selam götürmemizi Mülteci Türkmenlerin varlığından haberdar olmamızı istiyorlar.
Posted by uçan adam
Posted on 14:41 | No comments
-BİR FOTOĞRAF, ÜÇ PAKİSTANLI KARDEŞ VE BEDEN DİLİ ANALİZİ-
Yolda karşınıza bir anda elinde fotoğraf makinalı biri çıksa afallar çekinir kendinizi saklarsınız değil mi. (Yani ben şahsen öyle yaparım) Bu Pakistan'lı üç kardeş kaçmak saklanmak bi yana ufaktan ufaktan poz verdiler böyle bana. Ufak bi beden dili analizi yapalım mesela;
-En soldaki ablaları biraz yetişkince muhtemelen 10-12 yaşlarında. Ortadaki oğlan kardeşine bakarken bir yandan parmaklarının ucuyla elbisesini tutuyor ve hanımsı bir nüans sergiliyor. Bilinçaltında belki de yeni aldığı o rengarenk kıyafetine dikkat çekmek istiyor. Sol yanındaki oğlan kardeşine bakarken de kibarlığından zerafetinden ödün vermeden gülümseyerek çaktırmadan aslında kameraya poz veriyor.
-Ortadaki erkek çocuğu ise beden diliyle aile reisi havasına bürünmüş adeta. İki kız kardeşi ellerini gevşek gevşek tutarken o ise sımsıkı kavramış kardeşlerinin ellerini. Bu kızlar bana ait benim kardeşim dercesine bilinçaltımıza tehdit mesajları gönderiyor. Yani bakmayın öyle şirin şirin güldüğüne. Taralı saçlar ise artık yavaş yavaş etrafındaki diğer hemcins ve karşıcinslerinin farkındalığını yaşadığını gösteriyor. Kollarını dirseklerinden öyle kabartması ise bir çok canlıda görebileceğimiz kabarma güdüsünün sonucudur. Horozlar, kediler, köpekler, vahşi hayvanlar rakibine daha güçlü olduğunu belli etmek için kabarırlar. Ki boşlukta daha fazla yer kaplayarak güçlüyüm mesajı verirler. Aynı bu dürtü insanlarda da mevcuttur. Bu sebeple koltuklar karpuz karpuz kabarmış olsa gerek. Öyle değildir ama ben öyle hikaye ediyorum o ablasına bakan keskin sevimli gözlerin ardında ''Kırarım bacaklarını önüne bak'' mesajı var sanki
-En sağdaki minik kara gözlü şirin mi şirin Pakistanlı kızımızın ise hiçbir toplumsal sosyal olgudan haberi yok. Bunu bakışından duruşundan ve naifliğinden anlıyoruz. Ve o kapkara gözlerinden öpüyoruz.
#ucanadamPakistanda
Yurt içinde veya yurtdışında gittiğim her yerde makinamı daha açmadan önce sanatsal bir ışık bir konsept arıyor gözlerim. Bu bilinçli yaptığım bir şey değil. Hatta çoğu kez iş bazlı çekimlerde sanatsal bakış açısının sıkıntısını yaşıyorum. Çünkü bir e ticaret şirketinin senden beklentisi sanatsal değil standart çekimlerdir. Her neyse Kırgızistan'da Selçuklu döneminden kalma harabeye dönmüş bir medreseyi geziyorduk. Çok güzel bir ters ışık ve kırmızı bir renk tonu olan bir oda vardı içeride. Ancak konu bulamıyordum. Konuyu bulsam da konu mankenim yok ortada. Ötesini berisini gezdik ama aklım o ters ışığın olduğu odadaydı. Tamam dedi arkadaş, artık çıkıyoruz. Rehber arkadaşa siz devam edin dedim ben geliyorum birazdan. Tekrar o karanlık harabe odaya girdim. Tripodu kurdum zamanlayıcıyı açtım. Hem yazdım hem oynadım...
dıt... dıt... dıt... dıt.. dııııııııııııııııt...
LAAAPS..
İyi seyirler efenim
Posted by uçan adam
Posted on 07:16 | No comments
İŞİNİZ EŞİNİZE ENGEL OLMAMALI (Nail Olpak röportaj çekimlerinden)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)